Balıklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Balıklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

09 Haziran 2007

Beşamelli Somon

Balık üzerine değişik denemelerin hala devam ediyor. Benim çok başarılı bulduğum, balıktan ziyade normal bir fırın yemeği havasında olan bu tarifte evde sıklıkla tekrarlanacaklar arasına girdi. Tüm lezzetinin yanında somondaki Omega-3 yagının beyin gelişimimiz için ne kadar önemli olduğunu yeniden hatırlatmakta fayda var. Biraz daha detaylı bilgi için buradaki makaleyi okuyabilirsiniz.
Aslında somonu beşamel soslu yapmak fikrini aklıma düşüren Canan'ın sayfasındaki tarifti. Ama onun tarifteki malzemeler o an ev de olmayınca ben de kendimce bir şeyler uydurdum. İyiki de cesaret etmişim ama zaten beşamel sosu neyle birlikte yapılırsa yapılsın harika olmaz mı?
Gelelim tarife;
2 büyük somon fileto
3 patates
3 kaşık un
500 ml ile 750 ml arasında süt
2 kaşık terayağ
Kaşar rendesi
ricotti ya d alabne peynir(olmasa da olur)
tuz, karabiber
Önce patatesleri soyup doğradım ve azıcık yağlayarak borcamın içinde fırına koydum. Sonra filetoları yıkayıp derisinden ayırdım ve uygun büyüklükte kesip fırının ızgara kısmına koydum hemen yanına da patatesleri. Onlar ızgara da biraz piserken ben de beşamel sosu hazırladım. Bir çoğunuz bilse de kısaca şöyle özetleyebilirim beşamel sosu. Margarini yapışmaz teflon bir tencereye koyup erimeye başlayınca unu ilave edin. Un ve yağ iyice bütünleşince azar azar sütü ilave ederek sürekli karıştırın. Önceleri çok koyu olan kıvam süt ilavesi ile biraz daha yumuşayacak ve çoğalacak. İstediğiniz kıvama gelince ocaktan alın (eğer karıştırmaya rağmen pütürlü kaldıysa el blendırınızı kullanabilirsiniz). İçine tuz, karabiber ve peynirleri ilave edin. Sos pişserken balıkları ters yüz etmeyi unutmayın ama. Patatesleri ve balıkları ızgaradan alın zaten borcamın içinde olan patateslerin üzerine balıkları dizin. En üste de besamel sosu. Fırını ızgara ayarından normal fırın ayarına getirip üstü nar gibi olana dek pişirin. Sıcak sıcak seris yapın. Ben yanında pilavla servisi uygun gördüm ama siz isterseniz sebzeyle de sunabilirsiniz. Afiyet olsun.

06 Mayıs 2007

Asmada Somon

Bu bloğu hazırlamaya başlamadan önce oldukça tutucu denebilecek bir damak zevkim vardı. Daha doğrusu sorun damak zevkimde değil değişik şeyleri denemeye şüpheyle yaklaşan yanımdaydı. Ama artık kendimi yeni lezetlere başka tatlara çok daha açık hissediyorum, deniyorum ve yeni yemekler öğreniyorum. İnanın bu konuda hem kendimle gurur duyuyorum kendimi aştığım için, hem de bunu sağladığınız için minnet duyuyorum hepinize karşı.
İpekçim daha iki gün önce verdi aslında bu harikalar harikası somonun tarifini. Eski zamanlarda olsa, biri bana asma da somon var dese çıldırmış gibi bakardım onun yüzüne. Ama şimdi bu özel lezzetle beni tanıştırdığı için İpek'e kocaman teşekkürlerimi ve sevgilerimi iletiyorum. İşte tam da bu nedenden olurda hala Acemi Aşçıyı ziyaret etmediyseniz ya da zaten müptelasısınız ama bu tarifi denemeye henüz fırsatınız olmadıysa mutlaka pişirin, yiyin herkese öğretin diye ben de dikkatinizi çekmek istedim.
İpek'in o güzel anlatımıyla tarifi gidin orjinalinden alın diyorum hem de resimleriyle. Ama ben gene de kısaca burada da bahsetmek istiyorum ki benim de tarif defterimde yerini alsın.
İpek'in yazdığı gibi ben de markette norveç somonu buldum, (hoş başka nerelerin somonu da olur bilmiyorum ya) üstelik defne yaprağıda buldum hiç umudum olmamasına rağmen, ee zaten asma yaprağım vardı, ama gel gör ki limon kalmamış, onu da komşudan temin ettim.
Somon filetoyu asmanın içine sığacak büyüklükte kestim, asma yapraklarının ikisini üçünü yanyana koydum, somonun üstüne bir defne yaprağı ve bir dilim limon koyup, birazda tuz serpip sardım. Fırçayla yaprakların altına üstüne zeytinyağı sürüp fırın ızgarasına koydum ve ızgara ayarında ters yüz ederek pişirdim. Sofraya getirdiğim ve ilk çatalı aldığım zaman hiç beklemediğim bir lezzetle karşılaştım. O dakika sofradan kalkıp bu postu yayınlamak hepinize haber vermek istedim aslında.
İşte bu kadar beğendim, bu kadar şiddetle tavsiye ettim size de yapmaktan başka bir şans bırakmadım.

24 Aralık 2006

Domates Soslu Somon

Bir süredir ortalıkta somon balığı nasıl pişirilir diye tarif arıyorum. Somonu hep benim ufaklıklara biraz soğan, patates, limon suyu ve az su ile buharda haşlayarak verirdim. Ama bizim için pekte cazip gözükmezdi bu tarif. Yani ne bileyim omega 3 açısından çok zengin diye sadece çocuklara vermem yeter diye düşünmüşüm demek. Ama nasılsa bir gün kendimiz için niye pişirmiyorum diyene dek. Tamam da bu sefer de nasıl pişirmek gerek. Aradım taradım interneti ve buldugum tarifler içerisinde 5 tarifi birleştirerek kendi stilimi yaratmaya çalıştımç Ve biliyor musunuz başardım da. Çünkü biz bayıldık somonun bu haline. Hatta kızlar da bayıla bayıla yediler. Bundan sonra benim içinde çnde gelen balıklardan biri olacak bu şekilde pişmiş somon. Şiddetle tavsiye ederim.

*3 parça steak somon
*2 s.b. domates suyu
*1 limon suyu zeytinyağı
*4-5 kuru soğan
*1 büyük patates
*2 diş sarımsak
*biraz kuru fesleğen
*maydanoz

Öncelikle balıklar yıkanır ve biraz zeytinyağı ile yağlanarak bir fırın kabına dizilir. Fırının üst ızgarası açılarak balıklar sos hazırlama süresinde çift taraflı ızgara yapılır. Ama çok pişirmemeye dikkat edilir. Balıklar ızgaradayken domates suyu, limon suyu ve minik rendelenmiş ya da ezilmiş sarımsak karıştırılır. Bir yandan da soğanlar halka halka kesilir, patatesler yarım ay şeklinde doğranır. Arada balıkları ters yüz yapmayı da unutmamak lazım elbette. Tüm hazırlık aşaması bitince fırından balıklar çıkarılarak domates sosusun bir kısmı kaşıkla balık parçalarının üzerine paylaştırılır. Sonra sogan halkaları balıkların üstüne ve aradaki boşluklara konur, kalan sos dökülür. Fırın kabımızın yanlarına da yarım ay patatesler dizilir. İnce kıyılmış maydonoz tüm bu malzemenin en üstüne konur. Soğan ve patatesler de pişene kadar yaklasık 230 derecelik fırında pişirilmeye devam edilir. Aman dikkat!.. Balıktan sonra fırında başka bir şey mesela benim gibi kurabiye pişirmeye niyetlenirseniz fırının ısısını düşürmeyi unutmayınız. Yoksa yanmış kurabiyelere mahkum olabilirsiniz.

06 Aralık 2006

Akşam Menüsü

Sizi bilmem ama ben balığı çok severim. Eğer akşam yemeğine balık yapacaksam o öğün bana özel bir öğünmüş gibi gelir hep. Yani sözün kısacası öyle sıradan aman işte yiyelim bir şeyler gitsin denemeyecek bir zaman dilimidir balıklı akşam yemekleri benim için. Balığın yanına da yapacak bir şeyler aramam aslında ben. Sadece balık olsun, yanına bol yeşil bir salata olsun ve illa da sevdiğim insanlar ve güzel muhabbetleri olsun. Ama çocuk sahibi olduktan sonra bu seramoni biraz değişti elbet. Ufaklığın balığı yememe ihtimaline karşı başka bir yemeği de sofrada bulundurmak tecrübe ile öğrenilen bir şey oldu. Çok şükür Ezgi de seviyor balığı ama cadı bu belli mi olur ne olacağı. Tabi bir de bu küçük cadılar varlığı balık sofrası sohpetini farklılaştırdı ama olsun olacak o kadar. Herneyse çenem düşük olduğu gibi klavyeminde ayarı yok. Kısaca geçen akşam menümüzde domates çorbası ve balık vardı. Çok farklı tarifler değilse de göz önünde bulunmalırnda fayda var.

DOMATES ÇORBASI

Aslında ben domates çorbasını her zaman marketten aldığım şu 1 litrelik kutulardaki domates suyu ile yaparım. Ama bu sefer ev de domates fazlası olunca bir de domatesin kendisi ile denyeyim dedim. Oldukça lezzetli oldu, herkes çok beğendi ama laf aramızda ben domates suyundan yaptığımı tercih ederim genede. Bir ara onu da yapar tarifini yazarım gene.
5 domates
1 çorba kaşığı domates salçası
1 çorba kaşığı tereyağ
1 çorba kaşığı un
2 çorba kaşığı labne peynir (ev de bebek yüzünden her daim bulunur ben de mümkün olan her şeye koyarım)
1/2 pk küçük paket süt kreması
4 bardak su
tuz
Önce domatesleri kabukları ile mutfak robotunda güzelce çektim. Domatesleri parçalarken salçayıda içine attım ki domates suyu ile iyice karışşın istedim. Tencereye tereyağı ve unu koyup yağ eriyene kadar karıştırdım ve elde ettiğim domates suyunu ilave ettim. Unun topaklanmaması için bu karışımı bir süre karıştırarak pişirdim ve üzerine su ile tuzu ilave ettim. Çorba pişip ocaktan alma kıvamına gelince içine krema ve labneyi kattım. Bir iki dakika daha kaynatıp altını kapattım. Çorba pişerken de servis için küçük küpler halinde kestiğim kepekli ekmeği (ben de o vardı yani beyaz ekmek daha bile lezzetli olur) fırında pişirerek kızarttım. Bir miktar kaşar peynirini de rendenin ince tarafı ile rendeleyerek servis için hazır hale getirdim. Ve resimde görüldüğü gibi servis ederk görücüye çıkardım.

FIRINDA BALIK

Ülke değiştirdiğiniz zaman bundan ilk etkilenen alışkanlığınız balık oluyor sanırım. Alıştığınız coğrafyanın alıştığınız balığını farklı bir ülkede kolaylıkla bulamıyorsunuz. Eee benim de bazı konularda muhafazakar olduğum düşünülürse şu geçen 2 ay boyunca marketlerde balık konusunda çok çekimser kaldım. Tanıdığım balık olarak somon vardı bir de Cidde yıllarından bildiğim Hamour. Somonu çocuklar için pişirdim ama kendimiz için sadece konserve ton kullandım. Bu arada içinizde güzel bir somon tarifi bilen varsa çok makbule geçer. Sonunda geçen gün markette gezerken bizim çipuraya çok benzeyen bir balık gördüm mutlulukla alıp hemen eve getirdim. Etiket ismini internette araştırınca bunun bizim sarıgöz(black seabream) diye bildiğimiz balık olduğu ortaya çıktı. Sonradan öğrendim ki çipura(seabream) da mevcutmuş buralarda. Alışık olduğum şekilde fırında yaptım

3 adet büyük sarıgöz (1.5 kg kadar)
2 adet domates
2 adet büyük soğan
1 adet limon
3-4 diş sarımsak
göz kararı zeytinyağ
kekik ve tuz
Balıkçı tarafından temizlenmiş balılar güzelce yıkanır ve içine alüminyum serilmiş (temizlenmesi kolay olur) tepsiye dizilir. Üzerlerine bıçakla verev iki kesi yapılır. Zeytinyağ ve kekik balıkların üzerine döküldükten sonra elle bu karışım balıkların hertarfına yedirilir. Sarımsakların bir kısmı açtığımız bu kesiklere bir kısmına kafasının içine konur. Üzerlerine ve tepsiye ince dilimlenmiş soğan, domates ve limonlar dizilir. Birazda maydonoz konur ve doğru fırına. max yarım saatte balıklar pişmiş olur. Soğanlar ve domatesler piştiyse balıkta kıvamında demektir. Zaten bütün evin içi fırından gelen balık kokusu ile kaplandıysa balığın hazır olduğunu anlayabilirsiniz.




Pişirdikten sonra farkettiğim şey sarıgöz oldukça yağlı bir balıkmış ve tepside bayağı yağ bıraktı. O yüzden kendi koyduğum yağ biraz daha az tutulabilirmiş. Ama çüpura yağsız bir balık olduğundan onda yağı daha fazla kullanmak daha akıllıca olur. Bu tarif levrek, lüfer, palamut gibi balılarla da aynen uygulanabilir. Afiyet olsun.