30 Mart 2007

Sevgilerimle

Bir kaç gün önce eşim ve benim için önemli bir günün yıldönümüydü. Ben de ona bu gün için bir pasta yapmaya uzun süre önce karar vermiş ve Allison Wilkinson'nun Fantasic Party Cakes isimli kitabında gördüğüm bu öpücüklü pastanın günün anlam ve önemine de uyacağını düşünmüştüm. Ama elbette bu gün için iki pasta birden yapmak planlarımda yoktu ama her zaman her şey planlanan gibi gitmiyor işte. Bu pastayı yapayı çok istiyor olsam da kafamda hep bir soru işareti vardı. Görkem uzun süredir bana sitem ediyordu hep şeker hamurlu ya da çikolatalı pasta yaptığımdan, kendi kremalı meyveli hafif pastaları severde. Düşündüğüm bu pasta konsepte çok uygun düşse de bir yanımda tam da onun istediği gibi bir pasta yapmam gerektiğini söylüyordu. Bir problem de pastanın ona hissettirilmeden yapıp saklanması gerekiyordu. İşte böyle ne yapacağımı bilmez duygularla bir gün önce işten eve gelirken en doğrusunun onun sevdiği pastayı yapmam olduğuna karar verdim. Eve gelince hızlıca pandispanyayı çırptım ve fırına verdim ki Görkem işten gelmeden pişsin ve ortadan kalksın. Ama oluşacak kek kokusunu da yok etmek için kekin pişiminden hemen sonra balık pişirmeye karar vermiştim ki kekin kokusunu bastırsın. Her şey yolunda gibiydi ama zaman daralmaya başlamıştı daha balık pişecek ve biz yemek yiyecektik. Kürdan testi başarılı olunca kek fırından çıktı kalıbıyla bir yere konuldu ve yemek telaşına geçildi, o sırada da O geldi. Yemek esnasında bir ara keki kontrol etmeye gittim hem de kalıptan çıkarmak istedim ki o ne kekin ortasında kocaman bir yuvarlak delik açılmış ve içinde de pişmemiş kısımlar görünüyor. Hem yeniden fırına saldım ama kurtarabileceğimi pek sanmıyordum. Bu arada da Ezgi kekin yapılışına katkıda bulunmuş,babasına süprz olduğunu öğrenmiş ve söylememek üzerede söz vermişti. Ama ne mümkün durmadan konuyu söylemeye çalışıyor biz de engellemekle uğraşıyorduk, Allahtan sonradan unuttu. Ben bu keke güvenemediğim için bir tane daha yapmaya karar verdim bu arada. Sofradan kalkınca yemek yapma bahansi ile mutfakta bir pandispanya daha hazırlayıp fırına koydum ama bu sefer Görkem durumu anlayacak diye endişelendim hatta anladığını ama anlamamazlıktan geldiğini düşünüyordum. Sonuçta ikinci kek te pi şti ve ilki de ortasındaki deliğe rağmen kurtarıldı. Bu durumda kalp şeklinde iki pandispanyam ve aslında da iki tane pasta fikrim vardı. Benim gibi durumları abartmayı seven biri için bu sadece bir anlama geliyordu ikisi de yapılacaktı. Ve nihayetinde ev de herkes yatınca mutfakta pasta maceresı başladı.
Pandispanyaları Carol Deacon's un Party Cakes for Children kitabındaki Madeira kekinden yaptım. Çok ama çok başarılı oldular çok tavsiye ederim.

Pandispanyası (kalp kalıp için);
4 yumurta
200 gr margrin ya da tereyağ
200 gr şeker
4 yumurta
250 gr un
2 yemek kşığı süt
kabartma tozu
portakal aroması
yarım çay bardağı portakal suyu

Oda ısısındaki margarin ve şekeri krema kıvamına kadar çırpın. İçine unu ve kabartma tozunu eleyerek koyun, portakal suyunu ve esansını ilave edin. Ayrı yerde çıptığınız yumurtaları da ekleyin ve yağlanmış kalıbınıza koyup fırına verin. Benim kalp kalıbım aliminyumdu ve içine yağlı kağıt döşedim ve çok başarılı bir şekilde kalıptan çıkardım. Keklerden biri için portakal ve esansını kullandım ama o kekin ortası çökünce acaba fazla ıslak oldu onda mı diye düşünüp öbürüne portakal suyu koymadım. Siz arzu ederseniz başka aromalarda kullanabilirsiniz.

İç malzemesi;
Neredeyse bulduğum bir çok meyveyi kullandım. ikisinin de içi aynıydı. Dondurulmuş frambuaz, çilek, kiwi, muz, ananas ve konserve şeftaliyi ufak ufak doğradım iç katlara yaydım. İç katları şeftali konservesinin suyula ıslattım. Bu arada kekleri 3 kata böldüm.

Kreması;
Bir önceki çikolatalı pastamda kullandığım mascopone peynirinden kullandım bu seferde. Marketten alığın süt kremasının biraz daha mayonez kıvamına yakın olan kreaması ile 250 gr mascorpone peynirini karıştırıp kıvamını istediğim hale getirene kadar pudra şekeri ilave edip karıştırdım. Evde frambuaz esansıda varda biraz da ondan ekledim. İç katlara da bu kremadan kullandım.

Şeker hamuru ile kaplayacağım pastanın en üst kremasını az sürdüm, diğer pastayı ise krema yettiğince müimkün olduğunca kalın krema ile kapladım. Kenarları tam arzu ettiğim kadar pürüzsüz olmayınca bademle kapladım. İki pasta da o gece dolapta kaldı, kremaları dondu ve süsleme kıvamına geldi. Ertesi gün işten gelince önce şeker hamurunu açtım kapladım, itiraf etmelyim ki çok hatalı bir kaplama oldu ama süslemesiyle hataları büyük ölçüde kapattım. Bir gece önce hazırladığım dudakları azıcık suyla yapıştırıp royal icing ile diğer süslemeleri yaptım. Sonra da diğer pastanın meyvelerini yerleştirdim.

Ve nihanyet Görkem eve geldi ve dışarda duran şeker hamurlu pastayı gördü, şaşırdı, ne zaman yaptığımı sordu, meğerse bir gece önceki ev de olan telaşın o hiç farkına bile varmamış. Sonra ikinci pastayı da göterdik hep beraber kesip yedik. Gerçekten çok ama çok güzellerdi. Hatta bu iki pastayı kim yiyecek bizim evde diyorduk. Ama ertesi gün birazını iş yerine götürdüm gerisini biz seve seve tükettik. Hatta dolapta hala var ve bu post bitince hemen gidip yiyeceğim.

Gelelim notlarımıza;
1-Keklerimizi dar zamanlarda yapmamaya özen göstereceğiz
2-Eğer karışık meyveli bir kek yapıyorsak içine frambuaz karıştırılmamasını tavsiye ederim. Çok hoş bir lezzet olsa da tüm diğer meyveleri mora boyadı. Frambuazı tek başına kullanmak daha başarılı sonuçlar verecektir.
3-Mascarpon peyniri ile yapılmış kremalara devam, çok lezzetli ve hafif oluyor. Ama bulamazsanız krem şanti ya da pastacı kreması da işiniz görür.
4-Öpücüklü pastanın yanındaki kalpleri ise Ezgicim babası ile benim için özel olarak imal etti.

28 Mart 2007

Bademli Yaşpasta

Bu aralar gerçekten pasta yapmak için yeterince bahane buldum. Öyle ki sırada yayınlanmayı bekleyen üç pasta tarifi daha var. Ama bu sefer ki şeker hamurlu değil, son zamanlarda üst üste bu tarz pastalar yapınca bir de şöyle bol çikolatalı bir şeyler deneyeyim dedim. Bunda yakın bir zamanda almış olduğum Joanne Farrow'un Chocolate isimli kitabının da katkısı çok büyük. Bahaneme gelince buradaki bir arkadaşımızın yakınlarda doğum günü olduğunu öğrenince fırsatı kaçırmamış pastan benden diye kendimi ortaya atmıştım. Şimdi gelin yepyeni bir krema ile hazırlanmış bu yoğun çikolatalı pastanın yapım serüvenine:

Pandispanyası(20 cm lik kalıp için);
175 gr tereyağ ya da margarin
250 ge şeker
4 yumurta
100 gr un
50 gr kakao
100 gr toz badem
badem esansı
kabartma tozu
50gr (ya da fazla) çikolata

Tereyağı ve şekeri krema kıvamına gelene kadar mikserle karıştırılım içine unu,kabartma tozunu ve kakaoyu eleyelim,. Ayrı bir yerde yumurtaları 1 kaşık unla beraber çırpalım ve diğer karışımla karıştıralım. Benmari usulü erittiğimiz çikolatayı, toz bademi ve esansı da ekleyelim. Karışımı ortalama 170 derecelik fırında yağlanmış yuvarlak kalıpta pişirelim.

İç Kreması ve malzemesi için;
Bildiğimiz krem şantiyi kakao ile karıştırdım ve ara katlara sürdüm. İstine de parçalannmış çikolatalar koydum. Ama elimdeki çikplatanın hepsine yetmeyeceğini anlayınca bir katı çilekli yaptım. Katları şekerli sütle ıslattım.

Üst Kreması için;
250 gr mascorpen peyniri
200 gr kuvertur çikolata

Bilmeyen olabilir diye söylüyorum çünkü ben de yeni öğrendim bu mascarpone kaymak tadına güzel bir peynir, daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz. Bu peyniri benmari usulü eritilmiş çikolata ile karıştırınca çok güzel bir krema elde ediyorsunuz. Bulabilirseniz kesinlikle tavsiye ederim çok lezzetli oluyor. Ara kremadan arta kalan azıcık krem santiyide ben bu kremanın içine ekledim.

Kenarları için parça badem, üst ortası için rendelenmiş çikolata, üst kenarları içinse pirinç patlağıda diyebileceğimiz kahvaltılık gevreklerden kullandım. Krema için erittiğim çikolatanın birazı ile bunları karıştırdım ve güzel bir dekorasyon malzemesi çıktı ortaya. Üstelik tadı da çok lezzetli oldu.

Gelelim notlarıma;
1-Mascorpone ile yapılan bu krema çok ama çok güzel oldu ve bundan sonra sıklıkla kullanacağım. Üstelikte dolapta çok güzel sertleşti.
2-Başka bir zaman fındık krokanlı yapılmasına karar verildi.
3- Bence çok başarılı bir pasta oldu lezzet yönünden ama erkeklerin acıbadem gibi iddialı bir tattan fazla hoşlanmadıkları ortaya çıktı.
4-Güzel olduğu için detaylı anlatıldı ve herkese tavsiye edildi.
Afiyet olsun

26 Mart 2007

Terbiyeli Tavuk Haşlama

Son zamanlarda yaptığım pasta tariflerinin yerine taze taze akşam yaptığım şu güzel yemeğimi ekleyeyim dedim. Yoksa bir iki gün içinde yaptığım pastaları ekleyince buna sıra gelemeyecek bir türlü. İsmi ne olsun ne olsun desem ancak terbiyeli tavuk haşlama geliyor aklıma. Aslında etle yapılanını bloğumu ilk yayınlamaya başladığım günlerde vermiştim zorunlu bir mutfak faciasının ardından. Tarife buradan ulaşabilirsiniz. Şimdi ben de eski tarife baktım da küçük bir iki farkla tavuklusu da kısaca şöyle:
1 tane çok büyük bir patates
bir avuç kadar bebek havuç ya da 2 tane normal havuc irice doğranmış
Taze nane
kuru nane
2 yumurta
yarım kilo kadar yoğurt
2 kaşık un
Ve elbette tavuk; ben biraz göğüs biraz da baget kullandım
Tavuk, havuç ve patatesi tuz ekleyerek biraz bol suyla haşlayalım. Haşlama işlemi bitince bir kasede karıştırdığımız yumurta, un, yoğurt, kuru nane ve taze nane beşlisini yemeğin içine döküp, tuzunu ayarlayıp bir kaç dakika fıkırdatalım. İşte bu kadar, lezzetli , besleyici ve kolay bir yemek sofranızda. Aman şaşırmayın ılındıkça yemek biraz koyulaşacaktır.Afiyet olsun.

23 Mart 2007

Aldım-Kullandım-Sevdim-Hatta Çok Sevdimm

Sevgili Rabia tarafindan sobelendim ben de bu oyunda. Oyun sanırım aldığımız ve severek kullandığımız bir kaç eşyamızdan bahsetmemizden ibaret. Aslında bu liste öylesine uzun olabilir ki ama ben özellikle son zamanlar da edindiğim seyler ile eskiden beri sahip olduğum ama çok önemli bir kaç eşyadan bahsetmek istiyorum.

Blogumu az çok okuyanlar bilir son zamanlarda pasta yapma işine nasıl merak saldığımı. E hal böyle olunca son zamanlarda kitapçıların yemek kitapları bölümü en çok uğradığım mekanlar haline geldi. Bir de ben bazı konularda takıntılı bir tip olarak taktığım konu ile ilgili olarak her şeyi toplamaya bayılırım. İşte bu kitaplarda son zamanlarda aldıklarım. Hatta bunların resmini çektikten sonra dün akşam gördüğüm iki yeni kitabı daha aldım ve onları da ekledim. Hala kitapçı raflarında gördüğüm ama abartmamak uğruna henüz almadığım iki çok güzel kitap daha var bu konu le ilgili. Pastacılık demişken aslında aldığım bir sürü de güzel malzeme var ama onları da yayınlamayacağım artık.

Sonra şu yanda resmini gördüğünğz şekerler var.
Belki içinizde bileniniz vardır ama bunlar benim yeni keşiflerim ve bu kahveli şekerlere bayılıyorum. Ama bir an önce bu sevdadan geçmemde sağlığım ve kilolarım açısından yarar görüyorum. Her tutku gibi bu da zamanla durulacaktır. Durulur değil mi?


İşte bunlarda cici yüzüklerim. Üçünü son zamanlarda aldım ve severek takıyorum. Yüzüğe karşı hep bir merakım olmuştur zaten. Bunlar tam da benim yüzük zevkimi anlatan modeller. Sadece bunlar değil elbet yüzüklerim ama en yenileri bunlar, görün istedim.


Sıra geldi mutfaktaki küçk mucizelere. Sağda gördüğünüz mutfakta benim elim ayağım. O olmadan önce ben nasıl salatalık tarzı şeyleri soyabiliyormuşum hiç bir fikrim yok. Gerçekten de bunun olmadığı bir mutfakta iş yapmaya kalkışınca oldukça acemileşiyorum. Ne payar bu minik dev derseniz; Salatalık, patates, havuç, kabak ve benzerlerini kabuklarını inceck doğrar, istersniz bu sebzelerden ince şeritler çıkarmanızı sağlar ve çok güzel fasulye kılçığı ayıklar. Diğeri ise tek kalem pille çalışan minicik bir el mikseri. Bunu Defnoşa hazırladığım muhalebinn pütürlerini gidermesi içn almıştım ama bundan başka yemeklere hazırladığım terbiyeleri karıştırmakta, omlat malzemelerini çırpmakta, bardağınıza koyduğunuz ayranı daha da köpürtmekte kullanabilirsiniz. Aldıktan sonra İkeada da benzeri olduğunu gördüm bilginize.


Bu da hani epinizin TV de en az bir kere rastlamış olduğu magic bullet. Evdeki tüm büyük, küçük robotların pabucunu dama atan, bizim evde her mutfağa girişimde en az bir kere kullandığım, bazen aman yıkaması zor olacak diye diğer rondaları kullanmaktan vazgeçme gibi sorunları asla yaşamadığım, bir çok parçası olan, herşeyi paröalayıp karıştırdığım, mucizevi aletim Magic Bullet. Artık mutfak onunla çok daha kolay.





Bu Kenwood güzelini aldığım günden beri bizim eve hiç hazır ekmek girmedi. Sabahları sıcak ekmek kokusu ile güne başlıyorum biz kimi zamanlar, özellikle de hafta sonları. Cevizlisi, zeytinlisi, kepeklisi, beyazı çeşit çeşit. Üstelik bir de kek pişiriyorum ki hazır karışımlardan hmmmm. Ama daha yeni ayılırı bu işte, kimblir neler keşfedeceğim daha.





Bu da bize her daim sıcak ve soğuk suyumuzu sağlayan yararlı makıne. Artık soğuk su için bzudolabına şişe koyma devri sona erdi. Çay için de kettle'ın ısınmasını beklemeye gerek yok. İstersen de ılık iç suyunu. Bundan sonra bunsuz bir hayat olmayacak sanırım.


Evet ben sıramı savdım, şimdi de pası Tulosh'a , Nezaket'e , Ceylan'a ve Müge'ye atıyorum. Ve merakla bekliyorum neler yazılacak diye. Sevgiler

19 Mart 2007

Ye # 20 - Ot Yemekleri

Aslında yurdumdan bu kadar uzakta üstelik otu bırakın hiç bir şeyin doğru dürüst yetişmediği bu memlekette “Yurdumuzun yenilebilir otları” yemek etkinliğine katılmayı düşünmüyordum elbette. Ama işte insan o etkinlere katılmanın hoş heyacanını yaşayınca işin dışında olmak istemiyor. Nasıl bu işe dahil olabilirim derken ıspanağında bir çeşit ot olduğundan yola çıkarak markete koştum, hani her zaman tazesini bulmak kısmet olmuyor da, belki hiç olmazsa pazı, o da olmadı semiz otuna rastlarım diye. Elbette tazelerini bulamadığım için gittim bir paket dondurulmuş ıspanak aldım geldim. İyi güzel de ıspanakla yaptığım yemek çeşidi de herkesin bildiklerinden farklı değil. İşte tam bu esnada bir şaç saat önce aldığım şu meşhur aşçı (laf aramızda hem de çok yakışıklı ve sevimli) Jamie Oliver’in “Jamie`s dinners” isimli kitabı imdadıma yetişti. Açıkçası kitabı alırken bu kadar çabuk yararlanacağımı hiç düşünmemiştim. Şansıma olacak ki için de bir den fazla ıspanaklı tarif vardı. Ben de onların içinden ikisini seçtim sizler için. Aslında aynı tarifi biraz farklılıkla 2 değişik biçimde summak demek daha dürüstçe olacak. Ben iki çeşidini de çok beğendim ve sadece tadına baktığım bu yemekleri bu akşam yemeğinde yemeyi dört gözle bekliyorum. Eminim siz güzel yurdumun güzel ve taze ıspanaklarıyla yaparsanız çok daha lezzetli olacaktır. Lafı uzattım da uzattım ama sanırım Benim Mutfağımdan Sevgili Asya’nın evsahipliğini yaptığı bu güzel ve yararlı etkinlikte daha önce duymadığım otlarla ve onların binbir güzel haliyle karşılaşacağım. Sakın buraya uğrayıp diğer etkinlik yemeklerine göz atmayı unutmayın.

Kremalı Ispanak (Wonderful Creamed Spinach)

Yarım kilo ıspanak
Biraz zeytinyağı
1 yemek kaşığı tereyağ
1-2 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı Muscat
Bir kaç damla limon suyu
1 pk krema
Penne makarna( ne isterseniz kullanabilirsiniz ben de ev de bu vardı)
Parmesan peyniri
Mascarpone peyniri (ben de yoktu kullanamadım)

Önce geniş bir tava ya da wok içine yağlarımızı ve rendelenmiş sarımsağımızı koyuyoruz. Tereyağ eriyince ıspanaklarımızı da ekliyor ve kavurmaya başlıyoruz. Bu arada içine biraz limon suyu ve muscatı da eklemeyi unutmayalım. Bu aşamada gerekirse su ilave ederek ıspanaklarımızın yapraklarının rengi koyulaşana daha doğrusu pişine kadar ara ara karıştırarak pişirmeyi sürdürüyoruz. Ispanaklar piştiğine kanaat getirince içine önce kremamızı bir kaç dakika sonra da parmesan peynirimiz ilave edip bir kaç dakika daha pişiriyoruz. Ve elbette tuz ve karabiberde. Ispanak pişerken de arzu ettiğiniz makarnayı ayrı bir yerde haşlayın. Suyunu süzmezseniz sağlık açısından gerekli olan B vitaminlerini içinde muhafaza edersiniz aman unutmayın. İşte tam da bu aşamadan sonra kavurulmuş ve krema ile zenginleştirilmiş bu ıspanak 2 farklı yemek olarak masanıza gelecek. Birincisi biraz tereyağı ile tatlandırdığınız makarnanızın üzerinde enfes görünümlü bir sos olarak sunuma hazır hale geldi bile. İkinci seçenek içinse bu ıspanaklı karışımı ısıya dayanıklı bir kaba koyarak fırınınızda krema suyunu çekip, üstü hafif kızarana kadar pişirmek suretiyle yemek masanıza getirmektir. Samimi söylüyorum farklı ve hoş bir lezzet oldu. Bundan sonra da tekrarlıyacağıma eminim. Eh hadi bize şimdiden afiyet olsun.


Semizotlu Milföy

Diye postumu bitirmiş ve eve gitmeden önce markete uğramıştım ama o da ne taze semizotları gelmiş. Ben de kıvarandım bütün gece bunlardan ne yapablirim diye. Nihayetinde günün ertesi günle buluşmaya niyetlendiği şu saatlerde semiz otlu böreğimi de görücüye çıkardım. Şimdi sıcak sıcakken tadına da baktım, eşime de tattırdım ve tam puanı kendi adıma verdim. Kısaca anlatacak olursam; bir küçük demet semiz otunu küçük küçük kestim, rondada çektiğim bir küçük soğan ve domatesle beraber zeytinyağında otlar diriliğini kaybedene kadar çevirdim. Tuzunu ekledim, ve biraz peynir eklemeye niyetliydim ki yukarıdaki tarifin orijinalinde yazan mascorpone peynirini merak ettiğim için marketten aldığım aklıma geldi, bir iki kaşık ondan ilave ettim.Aman allahım bu mascarpone çok lezzetli birşeymiş, tadı kaymağı andırıyor ve italyanların ünlü peynirlerindenmiş. Herneyse hazırladığım bu iç malzemeyi milföylerin arasına koydum ve üzerine yumurta sürerek pişirdim. Semizotunun o mayhoşumsu lezzeti milföye çok özelbir tat katmıştı bilginize.
Hamiş:
Bu arada bu akşam kremalı ıspanağımı doya doya yedim, ikisini de gerçekten çok beğendim ama makarna haline taptım. Kesinlikle ve kesinlikle deneyin. Fırından çıkmış haline de kızım bayıldı, çocuklar içinde güzel bir seçenek olabilir.

18 Mart 2007

KIYMALI PİDE

İnsan Türkiyeden uzakta yaşayınca önceden kolaylıkla bulabildiği ve alıştığı tatları çok fazla özlüyor. Neredeyse her mahalle de bile bulunan pideciler, bizim burada hasretini çektiğimiz yerler oldu, daha doğrusu olmuştu. Ta ki geçenlerde Aybike'nin mutfağında bu güzel pide tariflerine rastlayana kadar. Bunları görene kadar evde pide yapılabileceği aklıma bile gelmezdi doğrusu. Ama meğerse bir çok arkadaşımız bunu yapmış zaten. Bu vesileyle Defne'nin pidelerini de burada anmak istiyorum.

Gelelim yapılışlarına; hamurda genel hatlarıyla Aybike'nin tarifine sağdık kaldım ama iç malzemesini farklı hazırladım. Aybike'de Defne de kıymalı içi hazırlarken önceden pişirmişler ama çiğden koymayı tercih ettim.
Hamurun mayalanma işleminin uzunluğu nedeniyle yaklasik 4-5 saat önceden yoğurmak gerekiyor.
* Yaklasik 1.5 kilo un
*2 tatlı kaşığı kuru maya
* Tuz, toz seker

*Bir bardağın içine mayayı ve 1 tatlı kaşığı kadar şekeri koyarak üzerine ılık su koyun ve 10 dakika kadar mayalanması için bırakın.
*Elenmiş unun içine bardakta kabarmış hatta taşmış olan mayalı karışımı, 1 tatlı kaşığı tuzu ilave edin.
* Karışımın ortasını çukur şeklinde açın ve yavaş yavaş ılık su ekleyerek (su ne çok sıcak ne de çok soğuk olmamalıdır) hamuru yoğurun.
* Hamur elinize yapışmayacak kıvama gelinceye kadar un ekleyin. Hamurun iyice yoğrulmasi gerekir. Hamurun kıvami hafif sertçe olmalıdır.
* Hamur iyice yoğurulduktan sonra, yuvarlayıp bir kabın içerisine koyun ve üzerine çok az un eleyip ıslak bir bez örterek karanlık bir yerde dinlenmeye bırakın.
* Yaklaşık iki saat sonra hamur kabarmış olan hamuru tekrar elinizle bastırıp küçültün ve tekrar üzerini örtüp bir saat kadar daha bekletin.
Hamurun beklemesi süresinde de içi hazırlayacak bolca vaktiniz olacaktır. Arzuya gore kıymalı, peynirli, kaşarlı yapılabileceği gibi, pastırma sucukta kullanılabilir. Ben kıymalı pideyi çok sevdiğim için tercihi bu yönde kullandım. İçini de şu şekilde hazırladım;

600-700 gr kadar yağsız kıyma
3-4 kuru soğan
2-3 domates
Bır kac yeşil biber
Maydonoz, tuz, karabiber

Soğan, domates, biber ve maydanozu minik minik doğrayıp hepsini çiğden karıştırdım. Ama siz arzu ederseniz Aybike`nin yaptığı şekilde kavurabilir ya da peynirli iç malzemesi hazırlayabilirsiniz. Bu arada Aybike’nin hatırlattığı önemli br nokta var pideler yapılırken kullanılan malzemenin soğuk olması gerektiği.

Yapılışına gelince;
* Hamurdan bir miktar parça koparıp merdane ile yaklaşık resimdeki gibi uzun bir oval oluşturun.
* Açılmış hamurun ortasına malzemeyi kaşıkla ince ve homojen olarak kenarlardan pay bırakacak şeklde yayın ve iki uzun kenarından malzemeye doğru katlayın. Uç köşeleri elinizce güzelce kapatın. Eğer bu işlemi iyi yapmazsanız pideleriniz ortadan açılma ya da yayılma eğilimi gösterectir haberiniz olsun.
*Pideleri bir tepsiye uzunlamasına koyun. Önceden 190 C derecede ısıtılmış fırına salın. Bu arada pide miktarı çok olacağı için iki tepsiyi aynı anda pişirebilirsiniz. Ama tepsiyi alt üst katlar arasında uygun şekilde değiştirerek yerleştirin.
*Pideler fırından çıkınca, üzerine bir fırça ile tereyağı sürün, böylece pideler daha yumuşak olur. Ayrıca, pideler biraz soğuyunca ikiye bölünüp kapali bir kaba konursa soğudukça yumuşak olur.

Bu pideleri Defne’nin doğum gününe gelen misafirlerime yaptım. İnanın herkes çok beğendi. Biraz uğraştırsa da inanın denemeye değer.

14 Mart 2007

Kitap Gecesi

Henüz iki gün önce pasta yapmak için bir bahane daha buldum kendime. Bizim burada DubaideTürk hanımlarının oluşturduğu bir mail grubumuz var, Dubai’nin sultanları ya da orıjinal ismiyle Sultans Of Dubai. Maillerle buradaki yaşamla ilgili tecrübeleri paylaşmanın yanında bir takım organizasyonlarda yapıyor ülkemizden bu kadar ayrı yaşarken aynı kültürü paylaştığımız bu insanlarla bir arada olmanın güzelliğini yaşıyoruz. İşte Kitap Gecemizde bu organizasyonlarımızdan biri. Ayda bir kez önceden belirlediğimiz bir kitapla ilgli konuşmak üzere, oldukça arabik bir ortamda bir cafenin terasında, sedirlerimize oturuyoruz mum ışıklarıyla bezenmiş otağımızın altına ve evle ilgili tüm sorumlulukları geri de bırakarak kendimizle başbaşa olmanın, dostların arasında olmanın keyfini yaşıyoruz. Bu ay üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz bu kitap gecesine bir kitap formunda pastayla katılmak fikri gecenin anlam ve önemine uyar diye düşündüm ben de. Kitabın üstüne ne yazacağıma gelince de birden Sevgili Pinomino’nun grubumuz için hazırlamış olduğu şu yandaki güzeller güzeli resim düşüverdi aklıma. Normalde öylesi güzellikteki bir resmi çizemem mümkün olamaz, üstüne üstlük bir pastanın üstüne yapmam tamamen imkansız olsa da olduğu kadar deyip denemeye karar verdim. Öylesine zevkle çalıştım ki anlatamam. Sonuçta hem anlamlı, hem eğlenceli hem de hafif bir lezzet çıktı ortaya. İşte bu geceden bir kaç şeyi paylaşmak istiyorum yine de.

*Kekimizin bu sefer farklı olması için Allison Wilkinson’un Fantastic Party Cakes isimli kitabında Sponge Kek tarifini uyguladım.

25 cm lik kalıp için
250 gr tereyağ
250 gr şeker
5 yumurta
250 gr kek un
125 gr un
2 lemon kabuğu rendesi (ben portakal kullandım)
2 tbsp limon suyu (portakal)

Şeker ve yağı krema kıvamına gelene kadar çırpın . Yumurtaları da 1 yemek kaşığı unla ayrı bir yerde çırpın. Unu eleyerek ortasını açın ve limon suyu ve rendesini ekleyin. Şekerli yağı, yumurtaları ve unu karıştırın (ben bir pk te kabartma tozu koydum.)Karışımı 170 derce de pişirin.
* Keki dikdörtgen büyük bir kalıba yaptığımdan mı yoksa fazla kabarmamasından mı nispeten ince bir kek oldu o yüzden bir tane de annaemim pratik pandispanya tarifinden pişirdim. 4 yumurta, 4 kahve fincanı şeker, 4 kahve fincanı unu iyice çırptım ve içine bu sefer limon suyu ve rendesi koydum.
* Bir gün önce levye aldığım için iki kekide kolaylıkla iki parçaya ayırdım. İkinci kekin sadece bir katını arada kullandım diğer katını başka bir işte kullanmak için ayırdım.
* Krema olarak 1 pk süt kremasını pudra şekeri ile çırpıp birazda pembe boya ekleyip hazırladım. Bir tane de üstü için beyaz olarak yaptım.
* Çilekleri doğrayıp üzerine biraz pudra şekeri serpip beklettim
* Kek katlarına kayısılı glazur bir diğerine de soğuk süt sürdüm.
* Araları krema ve çilekle kapladım, kitap formuna uysun diye iki kenar ortalara iç malzemeyi ve kremayı hafif bombe yapacak şekilde yerleştirdim.
* En üstye koyduğum keki de ordan bölerek biraz ortasının çökmesini sağladım. Oldukça kitap formuna yaklaştım.
* Çikolatalı pasta grubundan bir arkadaşın önerisi üzerine şaker hamurunu açacağım yeri margarin kağıdı ile yağladım, merdaneye mısır nişastası sürdüm ve harika bir şekilde açıp yerleştirdim. Bu güne kadar tezgaha tüm pudra şekerine rağmen yapışması çok büyük sıkıntıydı benim için. Ortaya kitap ayıracı yapacağım için hamuru iki parçada açtım.
* Hamurun izin verdiği ölçüde kenarlara sayfa efekti için çizikler attım ama kremalı bir pasta olsaydı çok daha güzel bir görünüm elde edilebilirdi bu açıdan.
* Sonra da biraz hamur, biraz kendi yaptığım royal icing, biraz hazır tüp icing ile üst süslemeleri yaptım.
* Saat gece dördü gösterirken sabah işe gideceğim aklıma geldiyse de gidip mutlu mesut yattım.
* Biz yedik, beğendik, eğlendik. Darısı sizlerin başına.

13 Mart 2007

Kar yağdı pastası

Dilek çim; buyur bu tarif senin için . En iyisimi dedim sabah yine bu pastanın tarifini sorarsa '' ay canım yine unuttum tarifini yanıma almayı'' demiyeyim. Ve herkese de tavsiye ederim en azından bir kere denemeleri için. Bu pastayı her seferinde değişik sunumlarla yapıyorum. Ya bir kek kalıbında, ya bir borcama ,ama en güzeli iki ayrı rulo yapıp derin dondurucuya koymak. Ki istenildiği zaman istenildiği miktarda kesilip ansızın baskın yapan misafirlere çayın yanına hoş bir ikram olsun.

Malzemeler
3 su bardağı süt
2 çorba kaşığı kakao
1 su bardağı toz şeker
1 çorba kaşığı nişasta
2 çorba kaşığı un
3 çorba kaşığı margarin
8 adet kuru incir
5 adet kuru kayısı
2 paket kakaolu bisküvi
1 su bardağı iri çekilmiş ceviz
Yarım su bardağı hindistan cevizi


Öncelikle bir tencereye süt,un,tozşeker ve kakaoyu alın. Nişasta ve margarinide ekleyipkısık ateşte koyulaşana dek pişirin. **Bence buraya kadar olan kısmı ayrıca bir yere not edin .Çünkü bildiğiniz puding oluyor. Çocuklarınıza güvenle yapıp kaselere koyarak yedirebilirsiniz. **Bu arada incir ve kayısıyı sıcak suyun içerisine koyup 5-10 dak kadar yumuşamasını bekleyin ve daha sonra minik minik doğrayın. Ayrı bir kapta Bisküvileri ufalayın .Kıyılmış cevizi ilave edin ve incirle kayısıları koyduktan sonrada şöyle bir harman edip hazırlamış olduğunuz kremayı dökün . Malzemeleri iyice birbirine yedirdikten sonra iki büyük parça folya kesin ve malzemeyi iki eşit parçaya bölerek iki ayrı rulo oluşturun. Ve donması için dondurucuya koyun. İkram etmeden 10 dak önce çıkarmanız yeterli. İyi tarafı ne kadar donmuş olursa olsun çıkarır çıkarmaz bıçakla kesilebiliyor. Böylece erimesine olanak kalmadan kullanacağım miktarını kesip gerisini hemen yine dondurucuya kaldırıyorum. Afiyet olsun

12 Mart 2007

Etimekli Gökkuşağı

İsmi şimdi resme bakarken ben uydurdum da etimekli olduğu gerçekten doğru. Çok hafif, aynı zamanda doyurucu ve bir yiyenin kesinlikle tarifini istediği çok güzel bir şey. Ben de Sevgili Dilek Yengemden öğrendim ve yıllardır yaparak bir çok kişiye de bu tarifi aktardım. En son Ezgi'nin ve Defne'nin doğum günlerinde yaptım. Ve orada yiyen arkadaşlarımın tarifini çok istediler de ben yayınlayacağım için tarifi oradan alırsınız demiştim. Ama aradan tam bir ay geçti ve ben ancak bu gün fırsat bulabiliyorum. Şebnemcim bak tarifi öğrendiğine göre Can'a yaparsın , gecikme için tekrar özürler.
Gelelim nasıl yapıldıgına; kesinlikle göz kararı yaparım ama ölçülendirmeye çalışacağım. Öncelikle malzemelerimiz sade etimek, mayonez, yoğurt, arzuya göre sarımsak, süsleme için 2 yumurta ve dere otu ya da maydonoz. Resimdeki gibi bir borcam için sanırım Türkiyedeki etimeklerin bir paketi yetmez en azından iki paket almakta fayda var. Kalanların üzerine de peynir sürer afiyetle yersiniz. Yapıma başlamadan önce 2 adet yumurtayı güzelce haşlayıp kabuklarını soyup soğuması için bırakalım. Bir kapta yaklasık 500 ile 700 gr arasında değişen bir miktarda olduğunu tahmin ettiğim yoğurt ile 5-6 yemek kaşığı mayonezi karıştırın, içine bir iki diş ezilmiş ya da rendelenmiş sarımsak ekleyin. Yoğurt, mayonez arasındaki orantıyı diyet durumlarınıza göre ayarlayabilirsiniz de. Borcamın içine ince bir tabaka halinde yoğurtlu mayonezli karışımdan koyun, üzerine tek sıra halinde düzgün bir şekilde etimekleri dizin. Etimeklerin üzerine yine aynı karışımdan üzerleri kaplanacak kadar koyun. Sonra gene etimek. Bu işlemi Borcamın kalınlığı, malzemelerin miktarı yettiğince devam ettirin. Sanırım benimkinde 3 kat falan oluyor. En üstte yoğurtlu karışım kalacak. Süslemesi için yumurtanın sarısını ve beyazını ayrı ayrı rendenin ince tarafı ile rendeleyin, dereotu ya da maydanozunuzu da ince ince kıyın. Resimde görüldüğü gibi verev olarak sırasıyla süsleyin. Biraz dolapta bekleyip servis yapın ve tarifini isteyenlere vermeye de hazırlıklı olun. Afiyet olsun.

07 Mart 2007

DEFNOŞ'UN DOĞUM GÜNÜ PASTASI

Olur mu olmaz mı, yapar mıyım yapamaz mıyım derken kendimi pastaların süsleme işiyle mutfakta boğuşurken bulmuştum bile. Çok değil di bu işe merak salışım da, hangi akla hizmet hazır bir pasta almadan "alın işte doğum günü pastamızda budur" diye ortaya koyacak bir pasta yapmaya kalkışmıştım. Evet mutfakta şeker hamurunu yırtılmadan açmaya çalışırken bir yandan da bu düşüncelerle boğuşuyordum. Bu güne kadar yaptığım bir kaç şeker hamurlu pastanın tam da bu aşamasında hep benzer şeyleri hissettim. Deli miyim ben neyim, niye böyle stresli bir işle uğraşıyorum. Ama iyi ya da kötü bir şekilde şeker hamurunu pandispanyanın üzerine kaplayıp aklımdaki süslemeleri yapmaya geçince tüm o karamsar halim gidiyor ve yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Ve genelde de sonuçtan memnun kalıyorum. Ve şimdi bu satırları yazarken düşünüyorum da sanırım beni bu konuda en çok çeken şey mutfakta yaşanan o adrenalin, sonrasında ne çıkacağını merak etme, en nihayetinde de kafandaki ile mevcuttakini kıyaslama.

Aslında yazıya böyle başlamak niyetinde değildim ama işte planlananla yapılan tutmuyor her zaman birbirini. 1 sene önce aramıza katılan minik kuzu Defne'nin doğum günü de ablasının partisinden 17 gün sonra gerçekleşti. Olur da doğum günümüz ve ona olan duygularımızla ilgili yazıyı okumak isterseniz lütfen buraya buyurunuz. Ama pasta yapım macerası ile ilgileniyorsanız detaylar az sonra.....

Aslında o gün için bir değil tam iki pasta yaptım sanki bir tanesi ile uğraşmak yeterince vakit almazmış gibi. Ama yapacak başka bir şeyde yoktu elbette, eğer küçük kızınıza bir pasta yapıyorsanız büyüğünün de istemesi kadar doğal bir şey yok bizim evde. Hem sipariş üzerine Defneninkinden güzel olması şartı ile. Pembe olacak, üzerinde kelebekler olacak ve bir de güzel bir kız bulunacak. Oldu canım daha başka emrin? diyemedim tabii elbette güzel kizim diyerek önce planlama sonra da yapım aşamalarına geçtim. 3-4 gün önce bu sefer şeker hamurunu da kendim deneyeyim diyerek Hanimiş 'ın sayfasında okuduğum şu şeker hamuru tarifini uyguladım.

- 900 gr elenmiş pudra şekeri
- 60 ml su- 3 tatlı kaşığı toz jelatin
- 170 gr (125 ml) glikoz
- 4,5 tatlı kaşığı gliserin
Jelatini bir tasa koyun ve üstüne suyu ekleyip karıştırın. En az 5 dakika öylece kalsın, bu süre içinde şişecek. Sonra benmaride başka bir kapta kaynayan suyun üstünde, ikinci bir kapta jelatini ısıtın. Şeffaf bir renk alacak ve tamamen eriyecek. Ateşten alın, içine glikoz ve gliserini koyun ve benmaride mümkün olduğunca ısıtmaya devam edin. Çok sıcak olacak ama kaynamamalı. Kaynarsa jelatin özelliğini kaybeder. Pudra şekerinin tamamını tezgaha dökün ve ortasında bir kuyu açın elinizle. Bu kuyuya jelatin ve gliserinli sıvıyı dökün. Düzgün, yumuşak ve şekil verilebilir, merdane ile açılabilir kıvama gelinceye kadar elinizle yoğurun. Hava almayacak şekilde sıkıca sarın ve en az 8 saat oda ısısında bekletin.

Tarife aynen sadık kaldım ama elimdeki yapışkanlığı bir an önce gitsin diyerek fazla pudra şekeri koymuşum nispeten sert oldu fakat çokta güzel oldu. Sonra ki 3 gün boyunca gittim geldim çıkardım ve bunu ben yaptım diyerek gururla baktım. Bir gece önce de işten gelir gelmez iki pandispanyayı pişirmeye koyuldum. Daha önceki pastamda denediğim ve Açık Büfe'den aldığım Emel Başdoğan'ın tarifini uyguladım

Kakaolu Islak Pandispanya için :

6 büyük boy yumurta (sarısı ve beyazı ayrılacak)
170 gr tozşeker
1/2 çay bardağı portakal suyu
120 gr un
40 gr kakao
Un ve kakaoyu bir kaba eleyelim. Fırını 170 dereceye ayarlay
ıp, ısıtmaya başl
ayalım. Yumurta sarılarını ve beyazlarını dikkatlice ayırıp iki ayrı karıştırma kabına alalım. Şekerin yarısını yumurta aklarına katalım ve mikser ile yüksek devirde yaklaşık 7-8 dakika yumurtalar sert bir kıvama gelinceye kadar çırpalım. Şekerin diğer yarısını ise yumurta sarılarına ilave ederek, yumurta sarılarının rengi açılıp, şeker içinde eriyene kadar çırpalım. Portakal suyunu yumurta sarılarına ilave ederek ve hafifçe karıştıralım.İki yumurtalı karışımı geniş bir kap içinde dikkatlice, yumurta aklarını söndürmeden, bir tahta kaşık yardımı ile birbirine yedirelim. Elediğimiz un ve kakaoyu da yumurtalara ilave ederek unlar kaybolana kadar yavaşca yine bir tahta kaşık ile karıştıralım. Yağladığımız kek kalıbına karışımı döküp önceden ısıttığımız fırında kürdan temiz çıkınacaya kadar pişirelim. Keki fırından alıp, kalıbı tel ızgara üzerinde ters çevirelim ve soğumaya bırakalım. Soğuduktan sonra kalıptan çıkaralım.
Tarifi aynen uyguladım, pandispanya da çok güzel kabardı ama gene de bir miktar kekin sönmesine engel olamadım. Bu konudaki tavsiyeleriniz çok iyi olacaktır. Bu tarifin yarı ölçüsü ile de bu sefer kakaosuz bir pandispanya pişirdim. Hatta ilk önce onu pişirmiştim, çok müthiş kabardı ama bunun sönüşü çok fazla oldu. Unu çok azdı sanırım koymadığım kakao miktarı kadar un ilave etmeliydim tarife. Kekleri pişirdikten sonra biraz ılınınca strece sarıp dolaba koydum ve eşimle önceden verilmiş bir söz üzerine bir yemeğe katıldık. Gecenin bir yarısı geldikten sonra tüm yordunluğuma rağmen mutfağa girdim ve keklerin kremalı hallerini hazırlamaya başladım. Kakaolu büyük keki bir ip yardımıyla 3 e böldüm. her kata fırça ile ıstımıştım olduğum kayısılı glazurden sürdum. Almış olduğum dondurulmuş frambuazları kevgirden geçirip yıkadım ve üzerlerine biraz pudra şekeri şekeri döküp beklettim. Bu arada hazır almış olduğum vanilyalı buttercream'i pastanın katlarına sürüp üzerlerine frambuazları döşedim. Son katımı da kapadıktan sonra kekin üstünü biraz soğuk sütle ıslattım. Bu arada iki katta butter cream bittiği için biraz kremşanti hazırladım, içine frambuaz aroması kattım. Pastanın dışını bu şanti ile sıvadım.

İkinci kekte ise bu sefer çilekli pembe krema kulladım ve meyve olarakta çileği tercih ettim. Aynen frambuazda olduğu gibi çileklerin üzerine de pudra şekeri serptim ama bu sefer çilekleri minik minik doğradım. İkiye böldüğüm pastayı da nihayetinde pembe kremasıyla kaplayarak dolaba sabaha süslemek üzere dolaba koydum.

Sabah pastaları gören bizim minik hatun kıyameti kopardı. Neden onunki küçükmüşte Defnenin ki büyükmüş diye. Tabi hemen bir ikna çalışması ile küçük şeylerin çok sevimli olduğu, gelen kalabalık misafirin Defnoşun pastasını yiyeceği ama buna karşılık onun pastasının ailemize özel olacağı konusunda söylenen bir takım bahanelerden sonra bizmki ikna oldu. Ben yukarıda anlattığım o duygu karmaşalarını yaşayarak kendi yaptığım şeker hamurumu açtım ve büyük pastamızı kaplamak niyetindeyken onun ancak küçüğe yeteceğine karar vererek onu kapladım. Sonra hazır şeker hamuru ve benimkinin karışımı ile de büyük olanı hazırladım. Elimdeki kalan hamurla da gıda boyalarını kullanarak renkli hamurlar hazırladım ve kalıplarımla bu süslemeleri yaptım. Bir de bir miktar royal icing hazırladım Pastacı Burcudan aldığım tarifle. Birazının içine azıcık pembe koyup yazıları yazdım. Pastalardan büyük olanının kenarını marketten aldığım uzun yumuşak şekerlemeyle kapladım, küçük olanını ise konuya uygun çimen efektiyle. Bu arada önce Defnoşun ki süslendi ve her yerinde bol bol çiçek olduğu gözlendi ya bizimki de hemen şiparişine çiçekleri de ekledi. Yani Ezgoşun küçük pastasının o şekilde kalabalık bir süslemesinin olmasının sorumlusu tamamen kendisindedir.

Tanrım ne de uzun uzun yazmışım ama benim için önemli olan bu detayları unutmak istemediğimden kayıt altına aldım bir nevi. Biz çıkan sonuçtan memnun olduk. İlk fırsatta yeni bir pasta için ellerim kaşınmaya başladı bile. Diğer ikramlarımıza gelince. Ezgoşun doğum günündeki kadar çok şey yapmadık bu sefer. Açık havada yapılan mangalda sucuk ekmek partisi durumu kurtardı. Birde yanında bir kaç şey vardı. Bunlardan pidelerimle mozaik pastamı en kısa sürede yayınlayacağım.Sevgiler

Havuç Görünümlü Patates Püresi

Abla - kardeş hamaratız bu aralar. Baksanıza bi tarif Nükhet bi tarif ben şeklinde devam ediyoruz bloga yeni tatlar ,aşina tarifler eklemeye :))
Bu havuçları daha doğrusu havuç görünümlü bu patatesleri görünce bunları biyerde gördük diyorsunuzdur. Hatırlamayanlara yardımcı olayım. İşte doğru adres 'Zuhal Yalçın Karnavalı' Hem çok basit hem çok ilgi çekici. 1 kg papates haşlanıp , ılındıktan sonra kobukları soyulur. Rendeledikten sonra içine 2 yem kaşığı zeytinyağı, 1'er tatlı kaşığı kırmızı toz biber, karabiber, kimyon, 1/2 tatlı kaşığı köri- 1 çorba kaşığı tuz, -4 diş övülmüş sarımsak ve son olarakta 2 yemek kaşığı salça (ben 1 yem kaş salça ve kürdan ın ucuyla turuncu gıda boyası kullandım) konulur. İyice malzemeler birbirine yedirildikten sonra havuç şekli verilerek servis tabağında ikrama sunulur. Afiyet olsun.

06 Mart 2007

ELMALI TARÇINLI TARTOLET

Ikea'ya ugradığım bir gün bir süredir almayı aklıma koyduğum tartolet (ya da muffin mi demeliyim bilemedim)kalıplarını gördüm ve hemen aldım. Ama bu sefer de bunlarla ne yapacağım diye düşünmeye başladım. Gezerken bir çok tarifle karşılaşıyorum ama yapacağım dediğin zaman nerelerde gördüğünü hemen çıkaramıyorsun. Bu durumda beni başka ufuklara sörf yapmaya itiyor. İşte bu şekilde google gezinirken Selin Çağlayan'nın sayfasındaki bu tarifle karşılaştım. Tarif genel olarak benim eskiden sıklıkla yaptığım elmalı tart tarifine benzese de şeklinin farklılığı, içinde fındık olmasının getirdiği yenilikle hemen işe giriştim. Tarifle pek oynamadım o yüzden sevgili Selin'den de alabilirsiniz tarifi ama ben yine de buraya da yazmak istiyorum arşivimde bulunması açısından.

Hamuru için
2,5 su bardağından biraz fazla un
150 gr. margarin oda sıcaklığında olacak
1 su bardağı toz şeker
1 paket kabartma tozu
2 yumurta

İç malzemesi ise
3 elma
Yarım su bardağı toz şeker
1 su bardağı dövülmüş fındık
1 tatlı kaşığı kadar tarçın

Öncelikle elmaları rendeleyip yarım su bardağı şekerle pişirin ve sonra içine dövülmüş fındık ve tarçını ekleyerek karıştırın, soğumaya bırakın. Elmalı karışım soğurken, 2,5 - 3 su bardağına yakın unu, 1 su bardağı toz şekeri, 2 yumurtayı, küçük parçalara ayırdığınız oda sıcaklığındaki margarini ve kabartma tozunu karıştırarak iyice yoğurun. Yalnız margarinin oda sıcaklığında iyice yumuşamış olmasına dikkat edin. Yoğrulan hamurun az kısmını tartoletlerin üzerini kapatmakta kullanmak üzere ayırın. Kalan
hamurdan limon büyüklüğünde parçalar koparıp merdanele açın ve kalıbın içine yerleştirin. Kalıba yerleştirdikten sonra taşan kısımları olursa ben yuvarlak pizza keseceğimle düzelttim. İçine elmalı karışımı koyup ayırdığınız diğer
hamurdanda ceviz iriliğinde hamur koparıp merdaneyle açın ve yuvarlak bir bardakla kesin. Tabiki bardak boyutunu kalıbınıza göre seçin. Sonra hamurun ortasından da kurabiye kalıbınızla çiçek ya da kalp şekilleri kesip sunumda bir zerafet yaratabilirsiniz. Sevgili Selin bu şekilleri de kurabiye olarak ayrıca pişirmiş ama benim hamurum 12 tartolet için ancak bu parçaları kullanarak yetti. Fırından çıkardıktan sonra da pudra şekeri ile süsleyip ılıkken servis yapmak tarafımdan tavsiye edilir. Allahtan ben bunları fırından çıkardıktann hemen sonra eve misafir geldi de bir kısmını onlarla paylaşarak hepsinin kendi midemize gitmesini önledik. Eğer yaparsanız şimdiden afiyet olsun.

Kabak Sarma Biber Dolma

Ve işte Hanife ile Özlem aynı tabakta buluştular..::))
Hanife'nin kabağı, Özlem'in biberi derken yandaki resmi çizdim tuvale. Taklitleri asıllarını yaşatır düşüncesiyle başlıyorum tarife.......
Öncelikle bir kapta arzu edilen miktarda çökelek ve ince kıyılmış maydanoz harman edilir. Öte yandan 4-5 adet kabak iyice yıkandıktan sonra kabukları soyulmadan boyuna uzunlamasına yarım cm kadar kalınlıkta dilimlenir.Ve kızgın yağda hemen yumuşayacak kadar kızartılıp bir kağıt havlu üzerine konur. Biraz soğuyup yağını kağıt havluya saldıktan sonra bir bıçak yada küçük bir spatula yardımıyla kabak dilimlerinin üzerine maydanozlu çökelek sürülerek şekildeki gibi rulo yapılır. Aynı zamanda yıkamış olduğunuz kırmızı yağ biberlerinin saptaları kesilerek çekirdekleri çıkartılır. İçi aynen dolma doldurur gibi çökelekle iyice doldurulur yarım cm kalınlığında halkalar kesilir. Roka yatağında üzerleri dereoto ve çörekotuyla süslenerek servise sunulur. Hatta kabak yakışırmı bilmem ama pazar sabahı kahvaltı masasına yeni kırmızı otlu peynir halkaları adıyla da pekde yakışır.

04 Mart 2007

PASTA DENEMEYE DEVAM

Bu pasta yapma işine bulaşmak iyi mi oldu kötü mü oldu hala karar verebilmiş değilim. İyi oldu diyorum çünkü çok zevkli, heyecanlı, yeri geliyor yaratıcı; kötü oldu diyorum çünkü o pastaları sonra yemek gene bize düşüyor, mevcut kilolara daha da fazlalıklar katıyor, zaten ksıtılı olan boşvaktim de yapmak istediğim başka bir sürü şey varken bir de bu eklendi içlerine. Bakalım iyi mi kötü mü derken hemen bir bahane yaratıp yapıyorum gene de. Ama her seferinde uff şimdi berbat bir şey çıkacak ortaya derken beğendiğim bir pastayla mutfaktan çıkmanın mutluluğu her şeye yetiyor şimdilik. Bu sefer ki bahanem ise hafta sonu küçük kızım Defnoşun doğum günü için yapacağım pastanın pandispanyasının provası olmasıydı. Sevgili Nezaket Açık Büfe'sinde Emel Başdoğan'nın kitabından aldığını yazdığı kakaolu ıslak pandispanyanın tarifini verince bu keki denemek istedim önceden. Çünkü önceki pastalarda yaptığım pandispanyalar beni yeterince tatmin etmemişti. Herneyse denemeyi yapmak için mutfağa yollanırken gel senin için pasta yapalım diyerek Ezgoş'u da mutfağa yanıma çektim. Tüm bunları önceden planladığım içinde elimde marketten alınmış hazır pembe krema ve çilekler vardi tam da kızımın sevdiği gibi. Gerçi o pastanın kekinin sadece fırına verilme aşamasına kadar bana eşlik edebildi ama sabah pembe bir pasta göreceğini bilmenin mutluluğu ile uymaya gitti. Sonuç olarak pandispanya pişirildi, soğudu, ikiye bölündü, katların arası kayısılı glazur ile nemlendirildi. Araya pembe krema sürülerek, çilekler yerleştirildi ve ikinci kat kapatıldı. Kekin üstüne fırçayla soğuk süt sürüldü ve krema ile kaplandı. Ve tabi çilekler de üstüne yerleştirildi. Bundan sonra ki aşamada planıp pastanın üstünü ve kenarlarını krem şanti ile süslemekti. Ama gecenin o saatinde ev de uyuyan iki çocuğu düşünerek mikseri çalıştırmayı göze alamadım krem şanti hazırlamak için ve önceki girişimlerimden kalan şeker hamuru ile bu şekilde süslemeler yaptım.

Görünüşü beni tatmin ve mutlu ettiği gibi tadı da beklentilerimin çok üstündeydi. Ama hem soğuması için hem de Ezgi bütün görsün diye o gece kesmeden dolaba koydum. Ve sabah şeker hamurlu pastaları dolaba koymayın diyenleri anladım. Neyse ki durum öyle kötü değildi, sabahın yedisinde ilk iş pasta kesildi, yenildi, bayılındı ve işe bile götürüldü. İç dokusu okadar yumuşak ve ıslaktı ki sanirim uzun süre başka bir pandispanya tarifine ihtiyacım olmayacak, kesinlikle çok tavsiye ederim.

Bu küçük provanın ardından hafta sonu doğum günü pastamızı da yaptım. Hem de bir değil iki tane. Bunu da yakında anlatacağım da siz isterseniz Defne Kuzusuna bir uğrayında ne çıkmış ortaya bir görün.

02 Mart 2007

MASAYA BUYURMAZ MISINIZ

Merhabaa.. Nihayet bendeniz Elif bu akşam eve gelip bilgisayar başına geçme fırsatını elde ettım. Zor bir kış atlatıyoruz oğluşumla. Yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş ya .Tam yılbaşı gecesi Doubai de teyzesinde hastalandı .Ogün bu gündür de ne burun akıntısı bitti ne öksürüğü. Her 15 günde bir tekerrür ediyor mübarek ..
Neyse şükür ki burdayım ve fırsatını bulmuşken iki hafta önceki günümden size kesitler sunayım İşyerinden arkadaşlarımla gün düzenliyoruz. maksat çocuklarla şölee ayda bir bir araya gelip iş stresinden uzaklaşalım. Buyrun sizde konuk olun bize , hep birlikte tanışalım sizlerle
En sağdaki kırmızı tişörtlü minik bey ev sahibi esas oğlan Can:) Kucağında oturduğu ev sahibi annesi Elif yani ben :)) Sırayla devam edersek yanımdaki Oya, Hilal, Dilek, Mine ve ayakta duran Aslı ve kucağında oğlu Tuna. Birde Hilal in oğlu var Cem ama o henuz uyuyoo aramıza daha sonra katılacak. Ve masadakiler...... Hangisini önce tanıtsamm...!!! En önden en arkaya yavaş yavaş tarif vermeye başlayalım mı . Hadii buyrun. Önce renkli kurabiyeler o zaman. Ama ben bunlara oryantal kurabiye adını vermek istiyorum. Oldukça hareket katıyorlar masayaa çünkü..

ORYANTAL KURABİYE
Tarif Lezzet Özel sayı adlı dergiden . İçinde sırf çikolatalı tarifler var. Bende burdaki damla çikolatalı çam bisküviler tarifini biraz renklendirip oryantal kurabiye haline getirdim. Malzemeler
2.5 su bardağı un
Yarım paket margarin
Bir tutam tuz
1 su bardağı Esmer şeker
Yarım su bardağı toz şeker
125 gr tereyağı
2 yumurta
2 çay kaşığı vanilya
M&M's çikolata (Orginal tarifiyle 360 gr damla çikolata)

Un, kabartma tozu ve tuzu bir kabta harmanlayın. Esmer şeker ve toz şekeri ( Ben tamamını toz şeker kullandım) tereyağıyla birlikte çırpın Yumurta ve vanilyayı ekleyip karıştırın. Unlu karışımıda yavaş yavaş ilave ederek hamur elde edin. Ben 5 renk yapmayı yeterli bulduğum için hamuru beş eşit parçaya böldüm ve hemen kürdanın ucuyla renkli gıda boyalarıyla herbir parçayı renklendirdim. Merdane ile her bir hamuru açıp çeşitli kalıplarla kesip kalıbı şekilleri bozulmaması için hemen kaldırmadan istediğim yerlere birer m&m's çikolata yerleştirip kalıbı çıkardım. Ve yağlı kağıt konulmuş tepsiye dizdim. 150 derece fırında 20 dk pişirdim. Ortaya eğlencelimi eğlenceli kurabiyeler çıktı. Hoş ben merdaneye yapışır korkusuyla tarifin dışına çıkıp un kattıkça kattım ve sunumu yeme amaçlı değilde daha çok dekoratif amaçlı yaptım. Birazcık sert olmuşlardı da ayıptır söylemesi. Ama eminim yukarıda verilen ölçülerle yaparsanız sonuçtan memnun kalacaksınız. Bu arada hamurun küçülen parçalarından da minik kalpler kesip pişirdim .Masa örtüsünün üzerine dekoratif amaçlı serpiştirdim:)