17 Haziran 2007

BABALAR GÜNÜ

Bugün babalar günümüzü ben babamla birlikte geçirdim ama küçük kızlarım babalarından bir kaç bin km uzaktaydılar. Ben babamIn yanağından öperek kutlarken, onlar ancak telefonda sesini duydular. Tamam canım tamam, olayın o kadar da dramatize edilecek tarafı yok. Biz kızlarla kısacıkta olsa Türkiye tatilimizn başındayız, Bursa'dayız.Babamızdan ayrı olacağımız bildiğimiz için Perşembe gününden uçağa binmek için havalimanına gitmeden, kısacık bir zaman diliminde bu pastayı yapıverdik bizim Ezgi ile. Bu aralar hep kağıtlara çizdiği bu mutlu aile tablosunu pastanın üzerine aktarmasını istedim ben de.Resimden de anlaşıldığı üzere baba, Ezgi ve Defne resmedildi pastanın üzerine. Anne bu mutlu aile tablosuna giremediği için Ezgi kız çok üzülse de, annesi ikna etti onu onu babalar günü pastası için böylesi daha uygun diye. İki kızı ile güneşli (tamam biraz da bulut var ama onlar kompozisyonu tamamlasın diye) bir havada kırlarda dolaşan bir babanın mutluluğu yüzünden anlaşılıyor zaten de bir de kızının resmettiği pastayı gören babanın yüzündeki mutluluğunu, gururunu görebilseydiniz keşke.
Biz babalar günü herkesten daha önce kutladık ama sizler de bugün umarım kutlayabilmişsinizdir babalarınızı sevgi ile.



TÜM BABALARIMIZ GÜNÜ KUTLU OLSUN

SEVGİLERİMİZLE

14 Haziran 2007

Frambuazlı Cheese Cake

Oldu işte nihayet oldu. Artık benim de bir cheesecake'im var. Her canım çektiğinde pastane köşelerinde aranmak orunda kalmayacağım, hemencecik evde yapacağım nur topu gibi bir tarifim oldu.
Diyorsam da siz bana bakmayın çünkü bu meret öyle iki dakika da yapılıp yenecek bir şey değilmiş. Yapıyorsun, pişiriyorsun, sosluyorsun ve en önemlisi de en azından 5-6 saat buzdolabında bekletiyorsun ki tadı yerine gelsin. Bu demektir ki canım aniden çektiğinde gene hop bizim marketteki muhteşem Newyork baked tarzı cheesecake'e müracat. Ama olsun artık bunu da yaptım ya gözüm açık gitmeyecek.
Tarifi Elimin Hamuru'ndan Kamiş'ten aldım. Ama onun ölçülerinin yarısını kullandım bir de ufak tefek eklemeler yaptım. Mesela tarifte yoktu ama ben ilk defa aldığım ricotti peynirinden de kullandım. O yüzden siz isterseniz Sevgili Kamiş'in tarifine uyabilirsiniz.

50 gr tereyağı
1 paket kepekli bisküvi
Dolgu malzemesi:
1 pk labne peynir
2-3 kaşık ricotti peyniri
200 gr krema
60 gr süzme yoğurt
2 yumurta
120 gr toz şeker
1.5 çorba kaşığı un
1 çorba kaşığı buğday nişastası (ben de mısır vardı onu kullandım)
1 yemek kaşığı limon suyu ve limon kabuğu rendesi
bir tutam tuz
1 paket vanilya

Taban için erimiş yağ ile robotta cektiğim bisküviyi karıştırdım. Küçücük bir kelepçeli kalıbın tabanına koyup elimle bastırarak yerleştirdim ve kremasını hazırlayana kadar buzdolabında beklettim.
Dolgu için önce labne peynirini mikserle çırptım ve içine ricotti ile krema,yoğurtu ve şekeri ekledim, çırpmaya devam ettim. Yumurtaları birer birer ekleyip azıcık daha çırptım ama bu aşamada pek mikser kullanmamak gerekirmiş. Ardından un , nişasta, vanilya, limon suyu ve kabuğu rendesi, tuzu ekleyip birazcık daha karıştırdım. Eğer çok çırparsak pişerken çatlama yapabiliyormuş. Ben Kamişin yalancısıyım vallahi. Tüm karşımı hazırladığım bisküvinin üzerine döktüm ve içine su koyduğum fırın tepsisinin ortasına, alttan kenarlarına doğru alüminyum folya koyarak 180 derece fırında önce yarım saat sonra da ısıyı 150 ye düşürüp yarım saat daha pişirdim .
Sarsınca ortası sallanıp , kenarları katı duruyorsa pişmiş demekmiş. Kapattıktan sonra fırında bekletirseniz çatlamasını önleyebilirmişiz. Benimki çok az çatladı, bir ara tepsideki su bitmiş belki ondandır. Bir de benim dolgu malzemem bisküvili karışım için çok geldi. Yeni bir bisküvi tabanı daha hazırladım ve kalan dolguyuda onun içine koyup iki tane pişirdim.
Sos olarak bir miktar, dondurulmuş aldığım ve çözdüğüm frambuazlarımı robotta çektim içine pudra şekeri ilave ettim. Ayrı bir yerde biraz jelatin hazırlayıp frambuazlarla karıştırdım. Biraz kıvam alınca da kelepçesinden çıkardığım cheesecake'in üzerine döktüm.
Heyecanla sabahı bekleyip kahvaltı niyetine ortalama sabah saat 7 de bir dilimi afiyetle yedim. Bana afiyet oldu ya size?
Bir dahakine de pişirilmeyeni deneyeceğim bilginize.

11 Haziran 2007

Kutudaki Lezzet

Şu blog işine bulaştığımdan beri bir sürü truf ile karşılaştım gezdiğim sayfalarda. Önceden bu konuda bir bilgim olmadığı gibi ilgim de yoktu. Ama insan bir çok yerde karşılaşınca kafasının bir yerine işliyor bu konu. Dediğim gibi görünüşlerine bayıldığım ama tariflerini hiç okumadığım truflarla ilgili ilk denemem bir zorunluluktan olmuştu. Kurabiye etkinliği için hazırladığım çikolata sosu ziyan olmasın diye kekle karıştırıp toplar yapmış ve bayılmıştım. O andan itibaren bu işe daha ciddi bir şekilde eğilmem gerektiğini düşünmeye başladım zaten. Ama yine de aşağıda resmini gördüğünüz bu truflar tamamen bir zorunluluktan oluştular. Mutfaktaki başarısızlıklar bazen insanı farklı deneyimlere taşıyabiliyor işte.
Geçen hafta bir arkadaşımın davetine götürmek üzere şöyle bol çikolata kremalı bir pasta yapmaya karar verdim. Bin bir özenle pandispanyasını pişirdikten sonra kremasını yapmaya başladım. Koskocaman bir kase çikolatalı krema yaptım. Ama sanırım çikolatalarım bitter olmadığı için rengi açık oldu, kakaoda kalmamış ev de hangi akla hizmetse ben de toz nesquik koymaya karar verdim. Nesquiki koyunca da tozlar iyice karışsın diye mikseri çalıştırdım yeniden ve olan oldu. O kopkoyu kremam sıvılaşmaya kesilmiş görüntüsü oluşmaya başladı. Çok üzüldüm, tüm planlarım altüst oldu gecenin o saatinde. Sonradan öğrendiğime göre krema ile çikolatayı fazla karıştırmak bu şekilde ayrışmalara neden oluyormuş. Ama tadı hala harika olan bu kremayı pastada kullanmam uygun olmadığı için hemen trufa dönüştürme fikri düştü aklıma. Biliyorum inceledim, araştırdım truf tarifi böyle değil ama benimki truf görünümlü kremalı pasta çeşidi oldu.
Tüm bu kremanın içine ufaladığım kakaolu pandispanya ve badem kırıklarını ekledim. Sürekli karıştırdım ve bir gece sertleşmesi için dolapta bıraktım. Ertesi gün de minik toplar yaparak bir kısmını kakaoya, bir kısmını hindistan cevizine, bir kısmını badem krokana bir kısmını da badem tozuna buladım. Sonra da bu hoş kutuyla beraber arkadaşıma götürdüm. Bir lokmalık güzel tatlılar oldular. Yine de en kısa sürede farklı aromalarla gerçek bir truf demenesi yapacağımve başka kutulardaki başka lezzetlere yelken açacağım.

09 Haziran 2007

Beşamelli Somon

Balık üzerine değişik denemelerin hala devam ediyor. Benim çok başarılı bulduğum, balıktan ziyade normal bir fırın yemeği havasında olan bu tarifte evde sıklıkla tekrarlanacaklar arasına girdi. Tüm lezzetinin yanında somondaki Omega-3 yagının beyin gelişimimiz için ne kadar önemli olduğunu yeniden hatırlatmakta fayda var. Biraz daha detaylı bilgi için buradaki makaleyi okuyabilirsiniz.
Aslında somonu beşamel soslu yapmak fikrini aklıma düşüren Canan'ın sayfasındaki tarifti. Ama onun tarifteki malzemeler o an ev de olmayınca ben de kendimce bir şeyler uydurdum. İyiki de cesaret etmişim ama zaten beşamel sosu neyle birlikte yapılırsa yapılsın harika olmaz mı?
Gelelim tarife;
2 büyük somon fileto
3 patates
3 kaşık un
500 ml ile 750 ml arasında süt
2 kaşık terayağ
Kaşar rendesi
ricotti ya d alabne peynir(olmasa da olur)
tuz, karabiber
Önce patatesleri soyup doğradım ve azıcık yağlayarak borcamın içinde fırına koydum. Sonra filetoları yıkayıp derisinden ayırdım ve uygun büyüklükte kesip fırının ızgara kısmına koydum hemen yanına da patatesleri. Onlar ızgara da biraz piserken ben de beşamel sosu hazırladım. Bir çoğunuz bilse de kısaca şöyle özetleyebilirim beşamel sosu. Margarini yapışmaz teflon bir tencereye koyup erimeye başlayınca unu ilave edin. Un ve yağ iyice bütünleşince azar azar sütü ilave ederek sürekli karıştırın. Önceleri çok koyu olan kıvam süt ilavesi ile biraz daha yumuşayacak ve çoğalacak. İstediğiniz kıvama gelince ocaktan alın (eğer karıştırmaya rağmen pütürlü kaldıysa el blendırınızı kullanabilirsiniz). İçine tuz, karabiber ve peynirleri ilave edin. Sos pişserken balıkları ters yüz etmeyi unutmayın ama. Patatesleri ve balıkları ızgaradan alın zaten borcamın içinde olan patateslerin üzerine balıkları dizin. En üste de besamel sosu. Fırını ızgara ayarından normal fırın ayarına getirip üstü nar gibi olana dek pişirin. Sıcak sıcak seris yapın. Ben yanında pilavla servisi uygun gördüm ama siz isterseniz sebzeyle de sunabilirsiniz. Afiyet olsun.

04 Haziran 2007

TOW MATER

Tow Mater ismini daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim ki özellikle küçük bir oğlunuz varsa bilmemenize imkan yok. İsmini değilse de cismini biliyorsunuzdur. Hadi o da olmadı şu meşhur "Arabalar" animasyon filmini duydunuz, meşhur kırmızı Lightning McQueen'e bir yerlerde rastaladınız. Tamam işte Tow Mater 'de onun yakın arkadaşlarından biri(miş). Ben de yakışıklı, karizmatik, küçük bir delikanlı sayesinde öğrendim zaten. Ta ki o benden bunun pastasını isteyene kadar. O mahsun bakışları kırmak mümkün olmadığı için bizim de bu paslı kamyonet bozmasıyla çalışmalarımız başladı.

Bu aile komple çikolatalı şeyleri seviyor olsalarda biraz farklılık yapıp hafif portakal aromalı bir pandispanya hazırladım. İçine de bol çikolatalı, mascarponlu ve süt kremalı bir krema. İçine ise bir kata krema üstüne rendelenmiş çikolata ile badem kırığı, diğer katına ise gene rende çikolata ile şu nesquikin çikolatalı yuvarlak kahvaltılık gevreklerinden koydum. Ara katlarına ise ilk defa olarak marketten aldığım akçaağaç şurubu ya da mısır şurubu diye bildiğim sıvıyı sulandırarak kullandım. Bir iki gün içinde aynı şurupla kendimize de küçük bir pasta yaptım ve şurubu biraz bol kullanmışım biraz ağır geldi. Umarım bu pastada da fazla olmamıştır da tadını baygınlaştırmamıştır. Herneyse çikolatalı krema ile kapladığım pastayı bir gece dolapta beklettikten sonra şeker hamuru ile kapladım. Pasta yi gene iki parçada kapladım ve ortasına da asfaltı yaptım.
Kamyonetimizi ise bir gece önceden marzipan (badem ezmesi) ile yapıp genel kalıbını hazırlamıştım. Kuruduğu için şeker hamuru ile kaplamak zor olmadı. Ama üzerinde detayları ile uğraşmak vakit aldı. En zoru da kahverengi hamura o rengi vermek için durmadan boya ekleyip yoğurmaktı. Sonradan arkadaşların tecrübelerini okuyunca kakao ile de oluyormuş neden aklıma gelmedi ki. Hafif paslanmış görüntüsü için kahverengi gıda boyası ve süngerle küçük dokunuşlar yaptım. Yanlarda olması gereken mavilerr ve yeşillikler ise hamur kurumadan yapıldığı için kendini pek belli etmedi. Bu film bozuk ve kurak yollarda geçtiği için hamur üzerine çatlak ya da çizikler yapayım dedim ama pek istediğim görüntüyü yakalayamadım. Bir iki de kurak yerlere özgü bitki örtüsü işte pasta hazır.
Pardon pardon bir iki de minik diğer arabalardan vardı onları da renk getirsin diye pastaya koyuverdim. O koca adam gibi düşünülen insan aslında Aslan Cem olsun diye başlanıldı ama biraz kart görünümlü bir şey oldu çıktı.
Yakışıklı, sevimli bana yüz vermeyen ama uzaktan süzen tatlı minik adam; çokkkkkkkkk ama çokkkkk mutlu ol, bir de sağlıklı bir de sevdiklerinle beraber. Kocaman öpücükler benden sana.